Pts. Eki 14th, 2024

Büyük sözlerin, büyük aşkların ve büyük tutkuların kıyametlik bir yanlışa dönüşüp can yakması mı daha kötüdür; yoksa, yalan, sahte dediğimiz her şeyi bir yana bırakarak gerçek hayatlara kavuşacak cesareti gösteremeden yaşamak mı?

Yaşanması muhtemel tüm güzel hikâyeleri bir kenara bırakıp; bizim için konfor alanı yaratan, her açıdan öngörülebilir karakterler arasında nefes almaya çalışmak, kendimizi ve o yarattığımız dünyadaki herkesi çürütmek değil midir?

Tehlikeli bir ipin üzerinde yürüyor, zamanın içinde kayıp gidiyor ve genellikle en doğru ihtimaller arasında bile yanlışı, bizi tüketecek olanı, pişman olacağımızı seçiyoruz.

Ateşlerin içinden geçtiğimizi, yangını geride bıraktığımızı düşünerek arkamıza baktığımızda külleri görüyoruz, o zaman anlıyoruz ki, ateş zaten biziz.

Şimdi farklı zamanlarda aynı kaldırımlarda yürüyerek izler bırakıp, kurtarılmayı diliyoruz. Birbirimizden habersiz şekilde odalarımızın yanan ışıklarını kolluyoruz. Şimdi saçlarımıza ve parmak uçlarımıza dokunulmasından ürkerek yaşıyoruz.

gölge

Günahların en büyüğü olan korkaklık öyle bir çevrelemiş ki bizi, diyet ödemeyi cesur olmaya tercih eder olmuşuz.  

Korkunç zamanların içinde, bir ilaç gibi, masallardan fırlamış gibi yaşadığımız o sayılı vakitlerde “seni gördüğüm anda bile vakit hemen geçecek ve belirsiz bir süre ayrı kalacağız düşüncesi dört yanımı sarıyordu”.

Ve kafamın üzerinden şarapnel parçaları geçerken, tıpkı dediğin gibi “ Yalnızlık; benim için senin varlığının haricinde olan her şeydir. Kader, olmuş bitmiş her şeyin avuntusudur ve sensiz bedenim, şimdi çocukların bakır tellere isimlerini yazdıkları şehirdir.”

2 thoughts on “Kıyametlik Bir Yanlış”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir