Uzun, ağdalı ve karmaşık cümleler yerine yalın, çok daha sade ifadelerle kendimi anlatmaya çalışmayı öğreneli uzun zaman oluyor. Hayal kırıklığını anlatırken kullanılan kelimeler yine kendilerini duygusal derinliğe, karışıklığa ve yıkılmışlığa doğru çekse de, yorgunluk bir süre sonra eylemleri de geçerek ifadelere yığılıyor.
Hayal kırıklığının başından ya da kökeninden değil, en sonundan bahsetmek istiyorum. Gelinen en son noktada tamamen inancını kaybederek “durum aslında bu” düşüncesi ile yaşanan o buruk duygu birisine yüklenen anlamın tamamen kaybolmasına neden oluyor. Eksik bir parçayı bulma ve tamamlama arzusu ile boşuna perişan olmuşum düşüncesi insanı yol ortasında öylece düşündürüyor. Başkaları için kolayca, basitçe ya da olağan olarak yapılan her şeyin sizin için yapılmadığını gördüğünüzde nedenini ve nasılını sorgulamadan o soğuk varoluşu kabul ediyorsunuz. Arayışta, gidilen yolda ve varılacak yerde tamamen yalnızsınız artık, çünkü başka sokaklardan gidiyorsunuz.
Dilinden anlayanla devam ediyor insan; pervasızca kırıp dökenle değil de, en sihirli rastlantıyı, en kusursuz talih olarak görenle devam ediyor.
Sorular uyuşmuyorsa cevaplar da ters düşüyor. Yollar ayrılıyor. Yavaşça ve acısız bir şekilde. Hayal kırıklığı ile.
Sevgili esra yazın çok guzel
Teşekkür ederim Yeşimciğim…